''BENGÜ'' Konulu Orkun Yazı Çalışması
(Büyütmek için görüntünün üzerine tıklayınız)
Nitelik: A4 Teksir Kağıt Üzerine Koyu Gök Sulu Boya
Nitelik: A4 Teksir Kağıt Üzerine Koyu Gök Sulu Boya
''Bengü'' sözcüğü öz Türkçede ''sonsuz-sonsuzluk'' anlamları taşır. Türk dillerinde ''mengü'', ''mongü'', ''bengi'' sözcükleriyle de söylenir. Ayrıca ''Tengri'' kavramının sıfatlarından birisidir. İçerdiği bu anlam gereği Türk kurgan taşlarında ve anıtlarına Türklerin ataları ''bengü taş'' ya da doğrudan ''bengü'' demişlerdir.
Bengü konulu Orkun Yazı çalışması çevik ve atılgan etkiler içeren yuvarlak ve keskin biçimli kertiklerin bir arada bulunduğu bir çalışmadır. İlk tamga dışında kalan tamgalar Orkun yazı kurallarına uygun olarak yukarıdan aşağı dizilim gösterseler de ilk tamgayı oluşturan ''eb'' tamgası (ince b) bu kuralı bozar. ''eb'' tamgası önceden belirlenmiş bir düşey yazım kılavuzuna bağlı olmayarak diğer tamgaların eksenine dik olarak konumlanmıştır. Buna karşın ilginçtir ki diğer tamgaların yazım kılavuzu ''eb'' tamgasının ayak kertiklerinden birisidir artı, çalışmanın ''omurgası'' görevini görür. Şu da var ki; ekseni dik olan bu ''eb'' tamgasının sola çıkan ayak kertiği çalışmayı ilk okuyanda başka bir tamgaymış (örn: ince ''s'' tamgası gibi) izlenimi uyandırmaktadır. Bengü, dokuyucusunun biraz kendine özgü bir çalışmasıdır denilebilir.
Çalışma sırasında kullanılan fırça tutuşları üzerine gelinirse, fırçanın tek düze bir açıyla değil, yatay eksenden dik eksene kayan ve gözde ''sarmal etki'' izlenimini oluşturan bir dokuyu yaratacak biçimde tutuş dizisine bağlı olduğu görülür. ''eb'' tamgasının üçgensel başlığı ise, dik düzlemdeki sıradan bir fırça tutuşuna bağlı olarak anlık bir etkiyle oluşan çatı görünümündedir. Bengü çalışmasının sözcük sonu ve başı belirteçleri kendilerine komşu olan ilk tamganın düzlemine ve açı eğimine bağımlı kalmışlar, bu açıdan izleyiciye içeriğin nereden okunup nereden bitireleceği konusunda ip uçları vererek kendine özgü küçük bir dil düzeni yaratmıştır.
Bengü çalışmasının soyut bir anlamı belirtebilme konusunda yetenekli olduğu ortadadır. Her şeyden önce başındaki başlık yukarısını-ilerisini gösteren bir ok başı gibidir. Anlık bir fırça etkisinin kendisine kazandırdığı hız duygusunu bize yansıtmaktadır; durdurulmaya eğimli değildir. Altında ise sarmal bir biçimde dizilmiş, buna karşın merkezinin neresi olduğu konusunda bize bilgi vermeyen kertiklerden oluşan tamgalar vardır. Bu tamgalar okun ucuna doğru kolayca algılayabildiğimiz, buna karşın köke doğru incelip kararsızlaşan bir omurganın üzerine saplanmış, daha doğrusu ''tutunmuş'' tamgalardır. Tamgalar sanki bir kıvılcım gibi bir anda gelişen ve genişleyip omurganın kertiğine bağlanmışlardır. Dikkat edilirse sürekli omurgalaşma, çatılaşma ve bağlanmalar bize bir ''yapı'' dan söz etmektedir. Bu çalışma her şeyden önce bir yapıtın anıtsal niteliğine ve zamanla olan ilişkisine önem verilmiş gibi gözükmektedir. Yalnız omurga mı çatıyı tutmaktadır, yoksa ok biçimli çatı mı omurgayı sürüklemektedir bu pek açık değildir...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder