Son günlerde GökTürk yazısı ile biçim verilmiş yazılar yazmak orkunyazisanati bloğu aracılığıyla yeni tanınmaya ve uğraşılmaya başlandı. Bir çok istekli Türk genci, kendi öz yazısını tanımaya ve öğrenmeye eğilimli. Çaba gösteremeyen istekliler, kuralsız olarak yazdıkları bilgisayar yazılarıyla, çaba gösterenler kurallı bilgisayar ve el yazılarıyla, bu işe tümüyle gönül verenler ise Orkun tamgalarıyla yeni biçimler yaratmaya giriştiler.
Tüm bu iyi gelişmelere karşın Orkun Yazı Sanatı bilinçsiz bir biçimde doğmadan yok olma nın eşiğindedir. Bu alanla uğraşmak isteyen ve GökTürk yazı yazma kurallarını öğrenen her kişi eline birer kalem alıp kafasına göre uzatmalar, süslemeler, şekiller yapıp bilmeden Orkun yazısını birer ''süs yazısına'' dönüştürmektedirler.
Orkun Yazı Sanatı ise bir ''süs'' yazısı olmaktan çok öte bir uğraşıdır. Sokaklarda gençlerin ellerine püskürtmeli boyalar alıp bu gün kullandığımız Latin alfabesiyle türlü türlü süslü yazılar yazdıklarını görmüşsünüzdür. Bu yazılardaki harfler şişerler, bükülürler, içe-dışa çökerler, üste binerler ve yazıyı yazan kişinin o anki kafası neyse ona göre estetik bir görünüm oluştururlar. Bu yazılar popüler kültürün birer öğesidir ve birer ''süs'' yazısıdır. Her hangi bir görüş, düşünce, tutum içermezler. Güzel olabilirler, buna karşın ''köklü'' değillerdir. Bu yazıyı yazan genç, size yaptığı işin içeriğini açıklayıp tartışmaya dökemez. Süs yazılarının tartışılacak yönü pek yoktur.
İmdi gelelim Orkun Yazı Sanatına. Bu işle uğraşmak isteyen istekli ve bilinçli kişiler öncelikle yaptıkları işin ''süslü yazı'' olmadığını bilmelidirler. Yaptıkları yazı çalışmalarında şu 3 öğe kesinlikle olmalıdır;
1) Tasarım: Bir dakika içinde kafamıza göre yazdığımız süslü bir GökTürk yazısı Orkun Sanatı na girmez. (Eğer tek seferde sağlam bir çalışma çıkarmak gibi üstün bir yeteneğiniz yoksa) Bu iş için yazacağınız yazı iyi tasarlanmış olmalıdır. Tamgaların yoğunlukları, çentikleri, bir araya geldiklerinde oluşturdukları etkiler ve duyguların birer anlamları olmalı. Bu nedenle yapmak istediğiniz çalışmayı gerekirse onlarca kez yeniden karalama olarak tasarlamalısınız.
2) Çalışmayı Savunabilmek: Yaptığınız çalışma için her an söyleyebileceğiniz bir kaç görüş ve duygu olmalı. Yazı çalışmanızın her bir ayrıntısı, size onu soranlara söyleyebilecek bir şeyler barındırmalıdır. Eğer böyle olmaz ise, çalışmanız anlam olarak öksüz kalır...Çalışmanızı biçim, yapı, içerik, anlam, ve tarih yönünden savunabilmeniz için kuşkusuz estetik, grafk, yazı ve tarih gibi konularda araştırma ve okuma birikiminiz olmalı.
3) Türk Tini (ruhu): Orkun Yazı Sanatı popüler bir toplum malı değildir; bir kimliği ve bağlı olduğu bir ulus vardır; O da Türk ulusudur. Türklerin estetik, yaşam, görüş ve varlıkları yansıtan her türlü içerik Türk Tini ni oluşturur. Türklerin yaşam evreniyle bağdaştıramayacağınız ve bunu savunamayacağınız çalışmaları yapmaktan kaçınmalısınız. İstisnaları bir yana bırakıp Türklerin içinden çıktıkları gerçek yaşam koşullarını yansıtan çalışmalar yapmalısınız. Örneğin ''Oryantalik'' dediğimiz ve Arap alfabesinde de çokça gördüğümüz aşırı yuvarlak kıvrımlar, birbirine bağlamalar Türklük ruhundan uzaktır. Örneğin ''grafitti'' denilen duvar yazısı çeşitlemeleri de bilinçli tasarım yoksunluğu bakımıyla Türklük tininden uzaktır.
Tüm bu iyi gelişmelere karşın Orkun Yazı Sanatı bilinçsiz bir biçimde doğmadan yok olma nın eşiğindedir. Bu alanla uğraşmak isteyen ve GökTürk yazı yazma kurallarını öğrenen her kişi eline birer kalem alıp kafasına göre uzatmalar, süslemeler, şekiller yapıp bilmeden Orkun yazısını birer ''süs yazısına'' dönüştürmektedirler.
Orkun Yazı Sanatı ise bir ''süs'' yazısı olmaktan çok öte bir uğraşıdır. Sokaklarda gençlerin ellerine püskürtmeli boyalar alıp bu gün kullandığımız Latin alfabesiyle türlü türlü süslü yazılar yazdıklarını görmüşsünüzdür. Bu yazılardaki harfler şişerler, bükülürler, içe-dışa çökerler, üste binerler ve yazıyı yazan kişinin o anki kafası neyse ona göre estetik bir görünüm oluştururlar. Bu yazılar popüler kültürün birer öğesidir ve birer ''süs'' yazısıdır. Her hangi bir görüş, düşünce, tutum içermezler. Güzel olabilirler, buna karşın ''köklü'' değillerdir. Bu yazıyı yazan genç, size yaptığı işin içeriğini açıklayıp tartışmaya dökemez. Süs yazılarının tartışılacak yönü pek yoktur.
İmdi gelelim Orkun Yazı Sanatına. Bu işle uğraşmak isteyen istekli ve bilinçli kişiler öncelikle yaptıkları işin ''süslü yazı'' olmadığını bilmelidirler. Yaptıkları yazı çalışmalarında şu 3 öğe kesinlikle olmalıdır;
1) Tasarım: Bir dakika içinde kafamıza göre yazdığımız süslü bir GökTürk yazısı Orkun Sanatı na girmez. (Eğer tek seferde sağlam bir çalışma çıkarmak gibi üstün bir yeteneğiniz yoksa) Bu iş için yazacağınız yazı iyi tasarlanmış olmalıdır. Tamgaların yoğunlukları, çentikleri, bir araya geldiklerinde oluşturdukları etkiler ve duyguların birer anlamları olmalı. Bu nedenle yapmak istediğiniz çalışmayı gerekirse onlarca kez yeniden karalama olarak tasarlamalısınız.
2) Çalışmayı Savunabilmek: Yaptığınız çalışma için her an söyleyebileceğiniz bir kaç görüş ve duygu olmalı. Yazı çalışmanızın her bir ayrıntısı, size onu soranlara söyleyebilecek bir şeyler barındırmalıdır. Eğer böyle olmaz ise, çalışmanız anlam olarak öksüz kalır...Çalışmanızı biçim, yapı, içerik, anlam, ve tarih yönünden savunabilmeniz için kuşkusuz estetik, grafk, yazı ve tarih gibi konularda araştırma ve okuma birikiminiz olmalı.
3) Türk Tini (ruhu): Orkun Yazı Sanatı popüler bir toplum malı değildir; bir kimliği ve bağlı olduğu bir ulus vardır; O da Türk ulusudur. Türklerin estetik, yaşam, görüş ve varlıkları yansıtan her türlü içerik Türk Tini ni oluşturur. Türklerin yaşam evreniyle bağdaştıramayacağınız ve bunu savunamayacağınız çalışmaları yapmaktan kaçınmalısınız. İstisnaları bir yana bırakıp Türklerin içinden çıktıkları gerçek yaşam koşullarını yansıtan çalışmalar yapmalısınız. Örneğin ''Oryantalik'' dediğimiz ve Arap alfabesinde de çokça gördüğümüz aşırı yuvarlak kıvrımlar, birbirine bağlamalar Türklük ruhundan uzaktır. Örneğin ''grafitti'' denilen duvar yazısı çeşitlemeleri de bilinçli tasarım yoksunluğu bakımıyla Türklük tininden uzaktır.
Öncelikle çalışmalarınız içi kutluyorum. Çok güzel çok farklı! Nette geizinirken Prof. Dr. Kazım Mirşan sayfasında, Türk mitolojisinde geçen Tulpar (Uçan At) imgesine rastladım ve aklıma ilk siz geldiniz. Keşke bu kelime üzerine bir çalışma yapsanız! :)
YanıtlaSilBaşarılarınızın devamını dilerim,
Bekir Sülünhat
İlginiz ve iyi dilekleriniz için sağolun! Alt yapısını oturtmaya çalıştığım Orkun Yazı Sanatı uğraşısı nın öncelikli amaçlarından birisi de belirtmiş olduğunuz farklılığı oluşturma çabasıdır. ''Tulpar'' önerinizi ileriki çalışmalarım için sıralamaya koyacağım.
Sil